SINAİ HAKLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Sınai hakların korunması kavramı ilk olarak orta çağ sonlarında, Rönesans dönemi başlarında ortaya çıkmıştır. Bu konudaki korumaya dönük anlayışın, 1443 yılında, ilk ortaya çıktığı yer Venedik'tir. Ve, yine ilk yasal düzenleme de, "Patent kanunu" adı altında, 1474 yılında Venedik'te uygulamaya konulmuştur. Uygulama, krallıktan alınan ve bir buluşa ya da ürüne tekel hakkı verilmesi şeklindeydi.
Bazı yazılı kaynaklara göre de patent sisteminin kanunlaşmasına ve gelişmesine İngiltere öncülük etmiştir. Patentlerin kaynağını 14. yüzyılda İngiltere'de verilmiş patent belgelerine kadar götürmek mümkündür. Verilen bu belgeler, yeni bir buluşu ilk defa yapan ya da yeni bir teknolojiyi ilk defa ithal edenlerin, yeni bir iş kurabilmelerini sağlayacak kadar yeterli bir süre için tekel hakkından faydalanması amacını güdüyordu. Dünyada buluşların korunmasına yönelik ikinci yasal uygulama 1623 yılında İngiltere'de kabul edilen "İngiliz Tekel Kanunu"dur. Bu yasa, buluşun İngiltere açısından yeni olması, devlet için bazı faydalar sağlaması gibi koşulların yanında, hakkın yalnızca İngiltere sınırları içinde geçerliliğini öngören mülkilik ilkesini de kapsamaktaydı. Yine bu yasayla koruma süresi de sınırlandırılmış ve 14 yıl olarak belirlenmişti. Akabinde, bu ilkeler diğer ülkeler tarafından da benimsendi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde de, İngiltere modelinden esinlenerek hazırlanan sistemini, 1790 yılında kabul edilen "Patent Kanunu" ile yasal bir statü kazanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın dayanağı; 1787 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra kabul edilen anayasaya koydukları, "Faydalı teknoloji ve bilimlerin geliştirilmesi için, parlamento, buluş yapanlara belirli süreyle sınırlı ve münhasır haklar sağlayacaktır." hükmüydü. Amerika'dan 1 yıl sonra 1791 yılında yürürlüğe giren "Fransız Patent Kanunu" buluşları incelemeksizin patent verme esasına göre yapılandırılmıştır. Rusya'da 1815 yılında, İtalya'da 1864 yılında ve incelemeli patent sistemini benimsemiş olan Almanya'da ise 1877 yılında patent kanunu yürürlüğe koyuldu. 1885 yılında ise Japonya Patent Kanunu yürürlüğe girdi. "Osmanlı İhtira Beratı Kanunu" ise 03 Mart 1879 tarihinde, Fransız Patent Kanunu'ndan olduğu gibi çevrilerek yürürlüğe girdi. Bazı küçük değişiklikler dışında 1995 yılına kadar uygulamada kaldı.
Fikri ve sınai mülkiyet hakları üzerine, küresel nitelikli en son düzenlemeler Uruguay Round ile yapılmıştır. Uruguay Round'un tamamlanmasının ardınan, patent verilebilmesi için gerekli koşulları tanımlayan Dünya Ticaret Örgütü'nü kuran antlaşmanın eki, "Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIP's)" bu konudaki son düzenlemeleri içermektedir.
Türkiye'nin fikri mülkiyet alanındaki mevzuatı TRIP's Konseyi'nde, TRIP's Antlaşması'na uygunluğu bakımından incelenmiş olup inceleme başarıyla sonuçlanmıştır.
Ticari markaların korunmasına yönelik ilk düzenlemeler ise, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa'da 1800'lü yılların ortalarında ortaya çıktı. Düzenlemelerin amacı; tüketiciyi sahte markalara karşı korumaktı. Dünyada ki ilk marka koruması örneklerinden biri, 1871 yılında Osmanlı Devleti tarafından kabul edilerek yürürlüğe giren "Eşya-i Ticariyeye Mahsus Alamet-i Farikalara Dair Nizamname"ydi. Bu nizamname de, patent kanununda olduğu gibi, o dönemin Fransız Marka Kanunu'ndan alınmıştı. Marka kanunları, Almanya'da 1874 yılında, Japonya'da da 1884 yıllarında yürürlüğe girdi.
Endüstriyel tasarımların korunmasına yönelik, dünya üzerindeki ilk uygulama, 1711 yılında Fransa'nın Lion kentinde tekstil dokumalarının üzerindeki tasarımların korunması ile başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde 1842 yılında, Almanya'da 1876 yılında ve Japonya'da da 1888 yılında bu alandaki mevzuatlar yürürlüğe girmiştir. Türkiye'de ise, tasarımların korunmasını öngören kanun hükmünde kararname, ancak, 27 Haziran 1995 yılında yürürlüğe girmiştir.